Ögeler etikete göre görüntüleniyor: Sosyal Haklar

Almanak 2011Kapitalizm ve patriyarka iki ayrı sistem olarak değerlendirildiği sürece, kapitalizmin ekonomik denetimi sağlarken insan ve türün üremesi, yani yeniden üretim süreci ile etkileşim halinde olduğu gerçeği göz ardı edilmektedir. Üretim ve yeniden üretimin bir arada varolması,  karşılıklı etkileşimi birbirinden farklı iki sistem yerine tek ve bileşik yapılı bir sistem olan patriyarkal kapitalizm kavramı ile açıklanabilir. Kapitalist gelişim, işçiler arasındaki hiyerarşiyle sınıf içi boşluklar oluşturmakta ve bu boşlukları neyin dolduracağı konusunda patriyarka belirleyici olmaktadır. Bu boşluk, toplumsal cinsiyetçi işbölümüne uygun olarak doldurulmaktadır. Küreselleşme sürecinde emek üzerindeki patriyarkal kapitalist denetim süreçleri; cinsiyet, etnisite üzerinden yaşanan parçalanmanın kapitalistlerin “ucuz emek” talebine göre düzenlenmesini sağlamaktadır. Enformel kesim içinde ağırlıkla yer alan emek yoğun sektörlerde göçmen kadın işgücünde en uç örneğinin görüldüğü “ucuz emek” talebinin, küresel üretim zincirinde açığa çıkışı kadın emeğinin yapısal özellikleri kadar patriyarkal düzenlemelerle etkileşim halinde olan bir süreçtir. Patriyarka yalnızca hiyerarşik örgütlenme değildir, belli insanların belirli yerleri doldurduğu hiyerarşidir (Hırata, 2009: 178).

Ek bilgiler

  • Yazar Başak Ergüder
  • Yıl 2011
Yayınlandığı kategori Kadın

Almanak 2007Kasım 2002 seçimleri sonucunda iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 22 Temmuz 2007 seçimlerinde hükümetteyken oylarını artırmak gibi oldukça istisnai bir sonuçla ve yüksek bir oy oranıyla iktidarını korudu. 22 Temmuz 2007 seçimleri bir kez daha gösterdi ki; ülkemizde emekçiler ve yoksullar türdeş bir siyasal tutuma sahip olmasalar da büyük bir bölümü sağ ve muhafazakâr partilere oy vermektedir. DP ve AP’nin önemli oranda köylülerin, işçilerin ve yoksulların desteğini alması gibi AKP de aynı kesimlerin desteğini almıştır. Üstelik bilinen anlamıyla bir sosyal politikası olmamasına; devletin sosyal yükümlülüklerini, sosyal devleti zayışatıp sosyal soruna büyük ölçüde “hayırseverlik” ve “hayır kurumları” temelinde yaklaşmasına rağmen.

AKP’nin Yoksullardan Aldığı Destek

AKP’nin uzun bir hükümet dönemi ardından oylarını artırması ve yoksullar ile emekçilerin yoğun desteğini almaya devam etmesi bir arada değerlendirildiğinde karşımıza bir sosyal politika bulmacası çıkıyor. Piyasacı iktisat politikalarının savunucusu ve uygulayıcısı bir hükümetin böylesi bir destek alması nasıl izah edilebilir? Kuşkusuz AKP’nin elde ettiği desteğin seçim ve siyasal partiler sisteminden, muhalif sol bir partinin olmayışına kadar bir dizi dışsal politik nedeni var. Ancak AKP’ye verilen destek sadece bunlarla açıklanabilir değil.

Emekçileri bu desteğe yönelten sosyo-ekonomik, politik ve davranışsal etkenlerin incelenmesi büyük önem arz ediyor. AKP’nin bir sosyal politikası var mı veya AKP’nin sosyal politikasının özellikleri nelerdir? Hemen başta şunu vurgulamalı: Kapitalist piyasa, yarattığı tahribatın acılarını dindirecek önlemlere, müdahalelere -bunların boyutları ve özneleri zamana ve zemine göre değişmekle birlikte- her zaman ihtiyaç duydu.

Ek bilgiler

  • Yazar Aziz Çelik
  • Yıl 2007
Yayınlandığı kategori Emek Hareketi

Almanak 2005Bir ülkede eğitim sistemi oluşturulurken, temelde bireyin eğitim hakkını güvence altına alan, eğitim sisteminin kendi içindeki sorunlarını çözümleyici nitelikler taşıyan ve toplumun gelişme dinamiklerini göz önünde bulunduran bir yapının oluşturulması beklenir. Bu durum, elbette bugün temel bir insan hakkı olarak kabul edilen eğitimin parasız, bilimsel, laik ve demokratik bir içeriğe sahip olmasından bağımsız olarak ortaya çıkmaz. Dolayısıyla Türkiye’de eğitim sistemine yönelik her politikada evrensel kurallar ve ülkenin özgün ihtiyaçlarına yönelik çalışmaların mutlaka bulunması gerekir.

Eğitim hakkının bir insan hakkı olarak kabul edilmesinin ardından, pek çok gelişmiş kapitalist ülkede parasız, nitelikli, kamusal eğitim hakkı ön plana çıkmıştır. Ancak 1970’li yıllardan itibaren etkisini hissettiren “piyasacı”, “özelleştirmeci” yaklaşımlar, her alanda olduğu gibi eğitim alanında da “serbest rekabet”in geçerli olduğunu savunmuş ve “daha rekabetçi” ekonomiler yaratmak için kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesi ya da özelleştirilmesi gerektiğini iddia etmiştir.

Ek bilgiler

  • Yazar İsmail Sağdıç
  • Yıl 2005
  • Kurum Eğitim Sen Genel Eğitim Sekreteri
Yayınlandığı kategori Eğitim

Almanak 2002Ücret, işçiler için çoğu zaman tek gelir kaynağıdır. Sosyal adalet ilkesinin gereği olarak ücretin sosyal bir boyut kazanmasının doğal bir sonucu olarak asgari ücret, işçinin emeği karşılığı alabileceği en düşük ücrettir.

 İş Hukuku mevzuatı bakımından asgari ücret, "Asgari Ücret Yönetmeliği"nin 1'inci maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre asgari ücret, “işçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücrettir”. Bu tanıma göre asgari ücret, işçilere asgari bir yaşama düzeyi sağlamalıdır[1]. Ancak asgari yaşam düzeyinin sadece işçiye sağlanmış olması, işçinin ailesinin, bekar veya evli oluşunun, geçindirdiği kimselerin sayısının göz ardı edilmiş olması, sosyal adalet ilkesi ile bağdaşmamakta ve asgari ücreti bu anlamda tartışılır hale getirmektedir.

Ek bilgiler

  • Yazar Nuray Gökçek Karaca
  • Yıl 2002
Yayınlandığı kategori Ekonomi

Almanak 20024447 sayılı Kanun[1]; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu[2], 5434 sayılı TC. Emekli Sandığı Kanunu[3] ve 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununda[4] yaş koşulu ve aylık hesap yöntemi gibi yaşlılık ve emeklilik aylığına hak kazanabilmenin koşullarında önemli değişiklikler yaparak, kademeli emeklilik sistemini öngörmüştür. Ancak söz konusu Kanunun Sosyal Sigortalar Kanunu, TC. Emekli Sandığı Kanunu ve Bağ-Kur Kanununda kademeli geçişi düzenleyen 17, 22, 26, 39 ve 44. maddeleri adil, makul, ölçülü olmadığı gerekçe gösterilerek Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 23.5.2002 tarihinde kabul edilerek 1.6.2002 tarihinde yayımlanan ve yayımlandığı gün yürürlüğe giren 4759 sayılı Kanunla[5] kademeli emeklilik sistemi yeniden düzenlenmiştir. 4759 sayılı Kanunla getirilen kademeli emeklilik sistemi; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 5434 sayılı TC. Emekli Sandığı Kanunu ve 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu açısından ayrı ayrı incelenebilir:

Ek bilgiler

  • Yazar Nuray Gökçek Karaca
  • Yıl 2002
Yayınlandığı kategori Emek Hareketi

Ülkemizde İşsizlik Sigortası 25.8.1999 tarihli ve 4447 sayılı Kanun[1] ile kurulmuştur. Söz konusu Kanunda işsizlik sigortasına ilişkin hükümlerin 1.6.2000 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği belirtilmiştir (m.63). 4447 sayılı Kanun İşsizlik Sigortası Kanunu başlığını taşıyorsa da beşi Sosyal Güvenlik, biri İş Kanunu olan yedi Kanunda[2] önemli değişiklikler yapan bir Kanundur.

İşsizlik sigortası prim kesintileri, 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2000 tarihinde başlamakla birlikte, işsizlik sigortası uygulamasına 1 Şubat 2002 tarihi itibariyle geçilmiştir. Dolayısıyla ilk işsizlik ödemeleri Mart 2002 tarihinde başlamıştır[3]. Bu bağlamda 2002 yılı itibariyle kapsam, finansman, yönetim ve sağlanan yardımlar yönünden işsizlik sigortası uygulaması incelenecektir.

  1. İşsizlik Sigortasının Kapsamı

        4447 sayılı Kanunun madde 46/II hükmüne göre; işsizlik sigortası kapsamına;

  • 506 Sayılı Kanunun 2. maddesine göre sigortalı olanlar,
  • Ücretli ve sürekli olarak ev hizmetlerinde çalışanlar,
  • Mütekabiliyet esasına dayalı olarak yapılan anlaşmalara göre Türkiye'de sigortalı olarak çalışan yabancılar, 
  • 506 Sayılı Kanunun ek geçici 20. maddesi kapsamına girip de memur ve sözleşmeli statüde olmayanlar,
  • 506 Sayılı Kanunun 3. maddesinde sayılanlardan kamu sektörüne ait tarım ve orman işlerinde ücretle, özel sektöre ait tarım ve orman işlerinde ücretle ve sürekli olarak, tarım sanatlarına ait işlerde,
  • Tarım işyerlerinde yapılan ve tarım işlerinden sayılmayan işlerde,
  • Tarım işyeri sayılmayan işyerlerinin park, bahçe, fidanlık vb. işlerde çalışanlar,
  • Ücretli ve sürekli olarak ev hizmetlerinde çalışanlar ve
  • Mütekabiliyet esasına dayalı olarak yapılan anlaşmalara göre Türkiye'de sigortalı olarak çalışan yabancılar

girmektedir[4]. Buna karşın;

  • Kamu sektörüne ait tarım ve orman işlerinde ücretle, özel sektöre
    ait tarım ve orman işlerinde ücretle ve sürekli olarak, tarım
    sanatlarına ait işlerde, Tarım işyerlerinde yapılan ve tarım işlerinden
    sayılmayan işlerde, Tarım işyeri sayılmayan işyerlerinin park, bahçe,
    fidanlık vb. işlerde çalışanlar hariç tarım işlerinde çalışanlar,
  • İşverenin ücretsiz çalışan eşi,
  • Konut içinde aile efradınca yapılan işlerde çalışanlar,
  • Ücretle ve sürekli çalışanlar hariç ev işlerinde çalışanlar,
  • Askerlik hizmetlerini yapmakta olanlar,
  • Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanlar,
  • Ülkelerinde sigortalı olan yabancılar,
  • Meslek okulunda pratik eğitim yapan öğrenciler,
  • Ceza evlerinde atölyelerde çalışan mahkumlar,
  • Rehabilitasyon tedbirlerine katılan hastalar ve
  • Kendi nam ve hesabına çalışanlar

İşsizlik sigortası kapsamında değildir[5].

               İşsizlik sigortası kapsamına giren tüm sigortalılar için zorunludur. 4447 sayılı Kanunun kapsamına giren ve halen çalışmakta olanlar Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2000 tarihinde, yeni işe girenler işe başladıkları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı olurlar (m.48/5). İşsizlik sigortasından sadece sigortalı olarak çalışan işçiler yararlanmaktadır. Emekli olduktan sonra çalışanlar, memurlar ve sözleşmeli personel olarak çalışanlar işsizlik sigortası kapsamında değildir.

  1. İşsizlik Sigortasının Yönetimi ve Finansmanı

Sigortalılara işsiz[6] kalmaları halinde 4447 sayılı Kanunda öngörülen ödeme ve hizmetlerin yerine getirilmesini sağlamak amacıyla kurulan işsizlik sigortası ile ilgili her türlü hizmet ve işlemlerin yapılmasından Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) Genel Müdürlüğü[7] görevli, yetkili ve sorumlu tutulmuştur.

 4447 sayılı Kanunun 49. maddesine göre, işsizlik sigortasının gerektirdiği ödemeleri, hizmet ve yönetim giderlerini karşılamak üzere işsizlik sigortasının kapsamına giren sigortalılar, bunları çalıştıran işverenler ve devlet işsizlik sigortası primi öder. 4447 sayılı Kanunun 49. maddesinin 4571 sayılı Kanunla değişik birinci fıkrasına göre sigortalının %2, işverenin %3 ve devletin %2 oranında işsizlik sigortası primi ödemesi öngörülmüşken, 4726 sayılı 2002 Yılı Bütçe Kanunu gereğince bu oranlar düşürülmüştür. Buna göre 2002 yılı için aylık brüt kazançlar üzerinden sigortalı %1, işveren %2 ve Devlet %1 oranında prim ödeyecektir[8].

 İşverenler tarafından ödenen işsizlik sigortası primleri, kazancın belirlenmesinde gider olarak kabul edilir. Sigortalılarca ödenen primlerde gerçek ücretin hesaplanmasında gelir vergisi matrahından indirilir (m.49/IV).

 4447 sayılı Kanuna göre, işsizlik sigortası primleri işçi ve işveren payları Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından toplanır. SSK bir ay içinde topladığı primler ile gecikme zammı, faiz ve cezaları ayrı ayrı göstermek suretiyle, topladığı ayı izleyen ayın 15’ine kadar İŞKUR bünyesinde oluşturulan İşsizlik Sigortası Fonuna aktarır. İşsizlik Sigortası Fonunun yönetim kurulu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakın ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın önerisi üzerine, müşterek kararname ile atanan birer temsilci (iki hükümet temsilcisi) ile en fazla işçi ve işvereni temsil eden işçi ve işveren konfederasyonları tarafından seçilen birer temsilci (Türk-İş ve TİSK’ten birer temsilci) olmak üzere dört kişiden oluşur. Fon yönetim kuruluna Bakanlık temsilcisi başkanlık eder[9].

İŞKUR SSK’nun ay itibariyle İşsizlik Sigortası Fonu’na aktardığı işçi ve işveren prim payları toplamının 1/3’ünü devlet payı olarak Hazine Müsteşarlığından talep eder. Daha önce bu oran 1/5’ti. 2002 Mali Bütçe Kanunuyla işsizlik prim oranları 1’er puan düşürüldüğünden 2002 yılı için üçte bir oranında hesaplanarak Hazine Müsteşarlığından talep edilmektedir. Hazine Müsteşarlığı talep edilen miktarı talep tarihini izleyen 15 gün içinde Fona aktarır.

 İşsizlik Sigortası Fonunun gelirlerini, SSK tarafından tahsilatı yapılarak fona aktarılan primler ve gecikme zamları ile Hazine tarafından aktarılan devlet payı, işverenlerden alınan idari para cezaları ve fonun değerlendirilmesi ile elde edilen faiz gelirleri oluşturmaktadır. 4447 sayılı Kanunun uygulanmaya başlandığı 1 Haziran 2000 tarihinden itibaren 2002 yılı Kasım ayı itibariyle İşsizlik Sigortası Fonu gelirlerine ilişkin bilgiler şu şekilde gösterilebilir:

Tablo 1: 2002 Yılı İtibariyle İşsizlik Sigortası Fonu Gelirleri

 

 

GELİRLER

TOPLAM

(30 Kasım 2002 Tarihi İtibariyle)

İşçi ve İşveren Primleri

1.716.272.31

Gecikme Zammı

6.035.84

Devlet Katkısı

650.157.53

Faiz Gelirleri

2.351.461.91

İdari Para Cezaları

632.84

Toplam

4.724.560.43

Kaynak: T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, İşsizlik Sigortası Fonu Aylık Basın Bülteni, No:26, Aralık 2002, http://www.iskur.org.tr/mydocu/basin_bulteni-aralik.html (17.04.2003), s.2.

            İşsizlik Sigortası Fonunun giderlerini ise; sigortalı işsizlere verilen ödenekler, hastalık ve analık sigortası primleri, meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimi giderleri ile işsizlik sigortası hizmetlerinin yerine getirilebilmesi için Fon yönetim kurulu tarafından yapılan harcamalar oluşturmaktadır. 2002 tarihi itibariyle İşsizlik Sigortası Fonunun toplam gideri, 48.732.64 TL’dir[10].

  1. İşsizlik Sigortası Yardımları

       4447 sayılı Kanunun 48. maddesine göre, işsizlik sigortasından sağlanan yardımlar şu şekilde sıralanabilir:

  • İşsizlik ödeneği,
  • Sağlık sigortası hizmetleri,
  • Danışmanlık ve işe yerleştirme hizmetleri ve
  • Mesleki eğitim hizmetleri.

 Söz konusu bu yardımlardan yararlanabilmek için, sigortalının kendi istek ve kusuru dışında işsiz kalması, son üç yıl içinde en az 600 gün prim ödemesi ve işsiz kalmadan önceki 120 gün içinde de kesintisiz prim ödemiş olması gerekmektedir. Ayrıca hizmet akdinin sona erdiği tarihi izleyen günden itibaren 30 gün içinde sigortalının işten ayrılma bildirgesi ile birlikte İŞKUR ünitelerine başvurması gerekmektedir. İşten ayrılma bildirgesi, 4447 sayılı Kanunun 51.maddesinde belirtilen hallerden birisine dayalı olarak 31.01.2002 tarihinden itibaren hizmet akitleri sona erecek olan sigortalılar hakkında düzenlenecektir. 01.06.2000-29.01.2002 tarihleri arasında hizmet akitleri feshedilen sigortalılar için bir hak sahipliği söz konusu olamayacağından, bu tarihler arasında işten ayrılma bildirgesi düzenlenmeyecektir.

Kuşkusuz bu yardımlardan işsiz kalan sigortalı açısından en önemlisi işsizlik ödeneğidir. İşsizlik ödeneğinin verilme süreleri, prim ödeme gün sayılarıyla orantılıdır. Buna göre 1 Haziran 2000 tarihinden itibaren hizmet akdinin sona ermesinden önceki 120 gün prim ödeyerek sürekli çalışmış olanlardan, son üç yıl içinde 600 gün çalışmış olan sigortalılara 180 gün, 900 gün çalışmış olan sigortalılara 240 gün, 1800 gün çalışmış olan sigortalılara 300 gün süre ile işsizlik ödeneği verilir. İşsizlik sigortasının ilk uygulanmaya başladığı Mart 2002 tarihinden başlamak üzere 2002 yılı sonu itibariyle aylara göre işsizlik ödemelerinden yararlanan kişi sayısı ve ödemelerin miktarı şu şekilde gösterilebilir:

               Tablo 2: 2002 Yılı İtibariyle İşsizlik Sigortası Ödemeleri

 

Yararlanan Kişi Sayısı

Miktarı

Mart

5.710

1.254.87

Nisan

13.126

2.413.77

Mayıs

20.463

3.212.91

Haziran

26.472

3.842.78

Temmuz

32.902

4.914.75

Ağustos

36.068

5.150.41

Eylül

39.333

6.204.26

Ekim

39.692

6.391.167

Kasım

40.637

6.566.10

Aralık

41.953

6.862.90

Kaynak: T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, İşsizlik Sigortası Fonu Aylık Basın Bülteni, No:26, Aralık 2002, http://www.iskur.org.tr/mydocu/basin_bulteni-aralik.html (17.04.2003), s.1; T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, İşsizlik Sigortası Fonu Aylık Basın Bülteni, No:30, Nisan 2003, http://www.iskur.org.tr/basinbulteni/basin_bulteni-nisan.html (17.04.2003), s.1.

 İşsizlik ödeneğinin miktarı, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama net kazancının % 50’sidir. Ancak ödenek tutarı, 1475 sayılı İş Kanununun 33. maddesine göre sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin netini geçemez. İşsizlik ödeneği damga vergisi hariç, herhangi bir kesintiye tabi tutulamaz ve nafaka borçları dışında haciz veya başkasına devir ve temlik edilemez.

 İşsizlik ödeneği, ödeneğe hak kazanılan tarihi izleyen ayın sonundan itibaren ve her ayın sonunda aylık olarak işsizin kendisine ödenir.

Sonuç olarak işsizlik sigortası, işsizliği önlemeye yönelik bir tedbir olmamakla birlikte, işsizliğin zararlarını giderici bir özelliğe sahip bir sosyal sigorta programıdır. İşsizlik sigortasının iyi işlemesi iş güvencesinin de sağlanmasını gerektirir. Ayrıca işsizlik sigortasının kurulması, İş Kanununun 14. maddesinde düzenlenen işsizlik sigortası işlevine sahip olan kıdem tazminatı müessesesinin yeniden düzenlenmesini de gündeme getirmektedir[11].

YARARLANILAN KAYNAKLAR

Ali Güzel-Ali Rıza Okur, Sosyal Güvenlik Hukuku, Yenilenmiş 8. Bası, İstanbul, 2002, s.21-22.

ŞAKAR Müjdat, Sosyal Sigortalar Uygulaması, Yenilenmiş 6. Baskı, Beta Ya.No:1257, İstanbul, 2002.

TUNCAY A. Can, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, 10. Bası, Beta Ya.No:499, İstanbul, 2002.

TUNCAY A. Can, “Genel Çizgileriyle 4447 Sayılı Kanun”, Çimento İşveren Dergisi, C.14, S.1, Ocak 2000.

Kristal-İş, İşsizlik Sigortası, http://kristalis.org.tr/issizlik_sigortasi.htm.

R.G., T.8.9.1999, S.23810.

T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, İşsizlik Sigortası Uygulamaları, http://www.iskur.gov.tr/mydocu/sigorta.html.

T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, İşsizlik Sigortası Fonu Aylık Bülteni, No:26, Aralık 2002, http://www.iskur.gov.tr/mydocu/basin_bulteni_aralik.html (17.04.2003).

T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, İşsizlik Sigortası Fonu Aylık Basın Bülteni, No:30, Nisan 2003, http://www.iskur.org.tr/basinbulteni/basin_bulteni-nisan.html (17.04.2003).


 

[1] R.G., T.8.9.1999, S.23810.

[2] 4447 sayılı  Kanun “Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile İş Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması, Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanunun İki Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”dur.

[3] Kristal-İş, İşsizlik Sigortası, http://www.kristalis.org.tr/issizlik_sigortasi.htm (17.04.2003), s.1; T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, İşsizlik Sigortası Fonu Aylık Basın Bülteni, No:26, Aralık 2002, http://www.iskur.org.tr/mydocu/basin_bulteni-aralik.html (17.04.2003), s.1.

[4] Ali Güzel-Ali Rıza Okur, Sosyal Güvenlik Hukuku, Yenilenmiş 8. Bası, İstanbul, 2002, s378-379.

[5] Güzel-Okur, s.380.381.

[6] “Çalışma istek ve yeteneğine sahip olup, mevcut çalışma ve ücret koşullarına göre emeğini arz ettiği halde uygun iş bulamayan kişilere” işsiz denir. Bu konuda bkz.: Güzel-Okur, s.375’de 1 nolu dipnot.

[7] 4447 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinde, işsizlik sigortasının idari yönetimi, İş ve İşçi Bulma Kurumuna verilmişti. Ancak 28.4.2000 tarih ve 617 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile İş ve İşçi Bulma Kurumunun yerini almak üzere, Türkiye İş Kurumu oluşturulmuştur. Türkiye İş Kurumunun oluşturulmasına ilişkin Kanun Hükmünde Kararnamede Anayasa Mahkemesinin 31.10.2000 tarih ve 63 Esas, 36 Karar sayılı kararıyla iptal edilmiş ve bu konuda yeni bir yasal düzenleme yapılmamıştır Güzel-Okur, s.378.

[8] Kristal-İş, s.1, Kristal-İş, T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, İşsizlik Sigortası Uygulamaları, http://www.iskur.gov.tr/mydocu/sigorta.html (17.03.2003), s.1.

[9] Kristal-İş, s.4.

[10] T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, Aralık 2002, s.2.

[11] Okur-Güzel, s.377-378; A. Can Tuncay, “Genel Çizgileriyle 4447 Sayılı Kanun”, Çimento İşveren Dergisi, C.14, S.1, Ocak 2000, s.3.

Ek bilgiler

  • Yazar Nuray Gökçek Karaca
  • Yıl 2002
Yayınlandığı kategori Emek Hareketi
Ara...